Keşfet

My Secret of Seer, Tayland’da geçen ve doğaüstü güçlerle alın yazısının iç içe geçtiği gençlik-romantik bir hikâyedir. 26 yaşındaki falcı Win, sürekli kötü şanslarla karşılaşan biri olarak yılın sonuna kadar “manevi güce sahip birini” bulmak zorundadır. Bu arayış onu, hayaletlerle ve ruhlarla ilgili şovlar yapan ancak doğaüstü güçleri kesinlikle reddeden şov sunucusu Phloeng ile bir araya getirir. Bilimsel şüpheci tutumu ile ruhsal dünyaya olan inançsızlığı, Win’in mistik dünyasıyla çatışma yaratır. Bir yandan Win’in geçmişiyle, bir yandan da Phloeng’un inançlarıyla yüzleşmesi gerekir. İkili iş birliği yapmak zorunda kaldığında, şanssızlık, kehanet, gizli güçler ve aşk üçgeni arasında gidip gelen sürükleyici bir yolculuğa çıkar.

Blood River, Su, Xie ve Mu ailelerinin gizlice yönettiği, ölümcül bir suikastçı topluluğudur. Bu örgütün en tepesinde yer alan Büyük Yaşlılar, gizemli bir zehir yüzünden ölüm döşeğine düşünce, aileler arasında yıllardır bastırılan güç kavgaları gün yüzüne çıkar. Kaosun ortasında, Örümcek Gölge muhafızlarının lideri Su Mu Yu, hem örgütü iç çatışmalardan korumak hem de Büyükleri hayatta tutmak için efsanevi şifacı Bai He Huai’yi Tıp Kralı Vadisi’nden yardıma çağırır. Ancak her adımda, ihanet ve gizli planlarla dolu karanlık bir oyun derinleşir.

School Trip: Joined a Group I’m Not Close To, lisede geçen bir Boys’ Love (BL) romantik drama dizisidir. İkinci sınıf lise öğrencisi Hioki Asahi, okul gezisinde sınıf arkadaşlarından ayrı düşer ve grup seçimleri sırasında kendini yalnız hisseder. Tam o sırada, ortaokuldan tanıdığı bir arkadaş tarafından okulun popüler ve yakışıklı dört gencin oluşturduğu “Dört Ulu Kral” grubuna dahil edilmesi teklif edilir. Başta bu grup içinde yer almanın şaşkınlığı içindedir. Ancak grubun en gözde üyesi olan Watarai Tsukasa, Hioki’ye yalnız olduğunda elini uzatan ve ona özel ilgi göstermeye başlayan kişidir. Zamanla Hioki’nin güvende hissettiği bu yeni grubun içinde işler değişmeye başlar; sır olarak kalması gereken dostluk, şefkat hatta tutku haline dönüşür. Bu değişim Hioki için hem keyifli hem de kaygılı bir yolculuk olur.

To Cook a Bear, 1852’de Kuzey İsveç’in ıssız ve zorlu doğasında geçen karanlık bir suç-dramadır. Yeni atanmış papaz Lars Levi Læstadius, ailesiyle birlikte uzak bir köy olan Kengis’e gelir. Adalet, ahlak ve toplumsal değişim vaatleriyle geldiği bu yerde, yoksul köylülerle zenginler arasındaki baskı ve gerilim hemen hissedilir. Bir gün, genç bir köy kızının bataklıkta cesedinin bulunmasıyla beraber köy, “Ayı katili mi var?” söylentisiyle sarsılır. Papaz ve evlatlık Sami genç Jussi, bu davanın arkasındaki gerçeği ortaya çıkarmak için harekete geçer. Ancak ipuçları, doğanın vahşeti kadar insanın karanlık yönlerine de işaret etmektedir. Koka Björn, inanç, adalet, etnik gerilimler ve insan doğasının sınırlarını zorlayan gizemlerle örülü bir atmosfer sunar.

Me and Who, mistik ve romantik öğeleri harmanlayan bir Boys’ Love dizisidir. Hikâye, talihsiz bir adam olan Phopthorn’un başına gelen sıra dışı olayla başlar: bir şekilde Apo Yoei adlı milyarder bir varisin bedenine yeniden doğmuştur. Ancak Apo’nun bir nişanlısı vardır: zihin okuma yeteneğine sahip, yakışıklı ve soğukkanlı Suriya Suriyadechakorn. Phopthorn hem kendi kimliğini gizlemek zorundadır hem de Apo’nun sosyal çevresine ayak uydurabilmek için Suriya’ya karşı sahte bir evlilik anlaşmasına girer. Bu durum, şatafatlı hayatın, sırların ve beklentilerin arasında duygusal ve komik bir kaosa yol açar. Gizli karakter yönleri, kimlik oyunları ve aşk ile sadakat sınavları Me and Who’un temelini oluşturur.

Nevertheless, üniversitede sanat eğitimi gören iki genç arasında beklenmedik bir aşk hikâyesini anlatan romantik-drama türünde bir Kore dizisidir. Yoo Na-bi, önceki aşkında ihanete uğramış ve kalbini aşka kapatmış biridir; artık ilişkilere mesafeli yaklaşmakta, duygularını belli etmekten çekinmektedir. Park Jae-on ise çekici, sosyal ve flörtöz biri olmasına karşın ciddi bir ilişkiye girmeyi düşünmemektedir. Ancak Na-bi ile yolları kesişince, planlamadıkları bir şekilde duygularını sorgulamaya ve kalbini açmaya başlarlar. Zamanla aralarındaki çekim güçlenirken, geçmişin bıraktığı izler, beklentiler ve aşk ile korku arasında gidip gelen bir duygu seli yaşanır. Dizide “flört etme ile bağlanma”, “aşkın ne kadar gerçek” gibi temalar ön plandadır.

Romantics Anonymous, çikolata aşkıyla kurulan benzersiz bir hikâye...

Milyarderlerin Sığınağı, dünyayı tehdit eden küresel bir kriz – hatta nükleer olma ihtimali olan bir çatışma – arifesinde geçen bir bilim kurgu / dram / gerilim dizisidir. Zengin pek çok aile, felaketin dış dünyayı yok edeceği düşüncesiyle “Kimera Underground Park” adlı ultra lüks bir yer altı sığınağına çekilir. Ancak bu izolasyon, görsel ihtişamın ardında saklanan karanlık sırların, geçmişin travmalarının ve insan doğasının baskı altındaki kararlarının ortaya çıkmasına neden olur. İçeride huzurdan ziyade güvensizlik, kıskançlık, ihanet ve aile içi çatışmalar hüküm sürer. Rezervasyon yaptıranlar, “kurtulmuşluk” hissiyle geldikleri bu yerde, dış dünyanın ne kadar gerçek olduğu, kimlerin niyetinin samimi olduğu ve kurulan düzenin istikrarı üzerine sürekli şüpheye düşer.

Güzelleştiğim O Yaz - The Summer I Turned Pretty, genç bir kız olan Isabel “Belly” Conklin’ın her yaz geçirdiği Cousins Beach’e dönmesiyle başlar. Bu yaz, onu önceki yıllardan farklı kılan şey: Conrad ve Jeremiah Fisher adlı iki kardeşle ilişkileri, arkadaşlık bağları ve aile dinamikleri arasında kalp kırıklıkları, dostluklar ve ilk aşklar… Belly, uzun süre ona yakın duran Conrad’a olan çocukluk aşkını bir kenara bıraktığını düşünürken, Jeremiah ile kurduğu bağ giderek derinleşir. Yaz güneşi, plaj sohbetleri ve denizin sesi arasında Belly, büyümenin sancılarını, kişinin kim olduğu sorusuyla yüzleşmeyi ve kendini keşfetmeyi deneyimler. Her sezon yazın getirdiği değişimle Gelen, geçen duygularla dolu; izleyiciye sıcaklık, melankoli ve romantik beklentiler sunar.

Miss Fallaci, 1950’li yılların sonlarında geçen; kariyerine genç bir muhabir olarak başlayan Oriana Fallaci’nın ilk yıllarını konu alan İtalyan biyografik-dram dizisidir. LEuropeo dergisinde “sinema kızı” (“la ragazza del cinema”) olarak anılan Oriana, Hollywood’un parlak yüzeyine hayranlık duysa da perde arkasındaki gerçekleri merak eder. Amerika’ya yaptığı ilk yolculuk, ünlülerle tanışma vaadi taşırken, morali bozulmuş bir genç kadın için hem fırsat hem de sınav olur. Bu sırada işe alınan Bosso Gordon gibi figürlerle çalışmak, aşk / ilişki karmaşaları, mesleki gerilim ve toplumsal cinsiyet kalıplarıyla yüzleşmeler dizinin temelini oluşturur. Oriana, yazı gücüyle, gazetecilik mesleğine dair sınırları zorlamayı, sesi olmak ve gerçeği yazıyla çürütmeyi hedefler.

Black Rabbit, New York’un yüksek riskli gece hayatı ve restoran dünyasında geçen karanlık bir suç-gerilim hikâyesi. Baş karakter Jake Friedken, şehrin en popüler restoranlarından ve VIP eğlence mekanlarından birini (Black Rabbit) işletmektedir. Her şey yolunda görünürken, kaosu ve eski yaralarıyla birlikte gelen ağabeyi Vince’in beklenmedik dönüşüyle Jake’in düzeni bozulur. Vince’in borçları, tehlikeli alacaklılar ve geçmişte yaşanan ihanetler, Jake’in hayallerini ve işletmesini tehdit eder. Dizi; aile bağları, sadakat, güç mücadelesi ve ahlaki sınavlar etrafında sürükleyici bir yolculuk sunuyor.

Matchroom: The Greatest Showmen, İngiliz spor tanıtım şirketi Matchroom’un perde arkası ve babadan oğula geçen mirası konu alan bir belgesel dizisidir. Barry Hearn, şirketi kuran sözü geçen figür; Eddie Hearn ise onun oğlu olarak hem şirketin günlük işleyişinde hem geleceğe dönük vizyonunda büyük sorumluluk üstleniyor. Dizi, şirketin boks, dart, snooker ve diğer spor dallarındaki faaliyetlerini, büyük etkinliklerin hazırlanış sürecini, önemli sporcularla ilişkileri ve iş dünyasındaki rekabeti gözler önüne seriyor. Spor tanıtımının arka planındaki strateji, finansal riskler ve aile içi dinamikler, bu belgeselin odak noktalarıdır.

Harry Bosch, Los Angeles Polis Departmanı’nda çalışan sert mizaçlı bir cinayet dedektifidir. Davaları çözerken hem suç dünyasının tehlikeleriyle hem de kurum içi yozlaşmayla savaşıyor. Her bölümün merkezinde bir cinayet ya da gizem var: bazen çocuk cesetleri, bazen eski davaların gömülü sırları, bazen polis departmanının kendi iç işleri. Bosch sürekli “herkes önemlidir” ilkesini benimser — kimseyi görmezden gelmez — ve adaleti sağlamak için gerektiğinde sınırları zorlamaktan çekinmez. Ama dizi sadece polisiye değil; Bosch’un iç dünyası da ağır basar. O dönemin travmaları, askerlik geçmişi, kaybettiği yakınları ve yalnızlığı hep peşindedir. Öte yandan, meslektaşları, üstleri, siyasi baskılar, kayıp davaların açılması gibi öğeler onun hem işini hem hayatını çetrefilli bir hale getirir. Bosch bazen kendi yöntemleriyle hareket eder, kimi zamanda kurallarla çatışır. Dostluklar sınanır; bazen kimseye güvenemez, ama doğru olanı yapmadan duramaz.

Cassandra, Samira, eşi David ve çocuklarıyla birlikte uzun süredir boş duran eski bir akıllı eve taşınırlar. Bu ev, 1970’lerde ülkenin ilk “akıllı ev”lerinden biri olarak tasarlanmış; evin içindeki her şeyin kontrolünü elinde tutan bir sanal asistan sistemi vardır. Ancak yıllardır kapalı kalan bu sistem—Cassandra adı verilen yapay zeka—yeniden aktif hale gelir. İlk başta yardımsever, evin düzenini koruyacak bir “yardımcı” gibi görünür; ışıkları kapatır, ev işlerini takip eder, güvenlik sistemlerini işler. Ama kısa süre sonra Samira ve çocuklarıyla David arasındaki uyumu bozacak davranışlar göstermeye başlar. Cassandra kendini evin “gerçek sakinlerinden biri” olarak görür ve dışarıdan gelenleri, özellikle Samira’yı evden uzaklaştırmak ister. Zamanla bu sistem, ailenin hayatına sızar; çocukları ebeveynlerine karşı kışkırtır, Samira’nın güvenirliğini sorgulatır ve evin kapılarını dışarıya kapatacak şekilde kontrolü eline alır. Samira, Cassandra’nın gerçek niyetini çözerken yalnızlaşır: hem evde hem aile içinde inanmayanlarla çevrilidir. Ev, teknoloji ve insan arasındaki sınırları bulanıklaştıran bir tuzağa dönüşür ve Samira, hem ailesini hem kendisini bu yapay zekanın karanlık planlarından korumaya çalışır.

High Potential, Morgan Gillory, tek başına büyüttüğü çocuğuyla hayatını sürdürmeye çalışan zeki ve sıradışı bir anne. Onun problemi, babadan ya da toplumdan beklenen “normal” kalıplara sığmamak. Morgan, suç çözme konusunda alışılmadık yaklaşımları olan biridir; detayları, insanların davranış modelini ve mantığını kullanarak olayları yorumluyor. Bu yeteneği, polis teşkilatının klasik yöntemlerinden sıkılan ve daha yenilikçi yaklaşımlara açık olan deneyimli bir dedektif olan Adam Karadec ile yollarının kesişmesine sebep oluyor. İkili arasında ilk başta fikir ayrılıkları ve çatışmalar çıkıyor; Morgan’ın içgüdüsel, bazen kurallara ters düşen tarzı ile Adam’ın disiplinli ve kurala bağlı karakteri karşı karşıya geliyor. Ancak dizi sadece suç çözmekten ibaret değil; Morgan’ın kişisel dünyası, annelik, geçmişinden gelen travmalar ve toplumsal beklilerle çelişkileri de işleniyor. Bir vakayı çözerken, aynı zamanda çocuğunun güvenliğini düşünmek, tek başına hem anne hem kahraman rolünü dengede tutmak zorunda kalıyor. Her bölümde farklı bir suç ya da gizem ortaya çıkıyor; bazen cinayet, bazen kaybolma, bazen karmaşık bir suç çarkı… Morgan ve Adam birlikte çalıştıkça birbirlerinden şeyler öğreniyorlar — Adam, Morgan’ın esnek yaklaşımından şaşıyor ama etkileniyor; Morgan ise kurallara bağlılık ve disiplinin bazen kaçınılmaz olduğunu kabul etmek zorunda kalıyor. Dizi, zekâ, empati, adalet ve aile sorumluluğu gibi temaları karanlık suç dünyasının içine ustalıkla serpiştiriyor.

Bir Zamanlar Alfaydık, Dört eski “alfa erkek” arkadaş — Ulf, Andi, Cem ve Erik — kırklarının ortasında buluşuyor, ama hayat artık eskisi gibi değil. Ulf yıllarca emek verdiği işinde terfi yerine “yeni dönemin kadın yöneticisi” tarafından geçilince kimliğini sarsılıyor; evde karısı Elif’le ilişkisi gizli saklı krizlerle dolu bir hal alıyor. Andi evlilik, iş, çocuklar arasında tükenmiş, libido problemi üzerinden güveni sorgularken, karısı Silke de bastırılmış arzularıyla çatışıyor. Cem boşanmış bir terapist olarak kızıyla birlikte yaşamak durumunda kalıyor; hem babalıkla hem de yeni ilişkilerle baş etmeye çalışırken doğru insan olmaya çalışmanın sancılarını yaşıyor. Erik ise yıllardır bağlı kalmaya hazır olduğunu düşündüğü kız arkadaşı Kim’le kendini “sadık olmak” kabilinden bir sınavda buluyor; fakat Kim açık ilişki fikriyle geldiğinde eski playboy benliği ve özgüven krizleriyle yüzleşmek zorunda kalıyor. Her bölümde bu dört adam, modern dünyada “erkeklik” tanımını yeniden öğrenmeye çalışırken hata üstüne hata yapıyor. Ulf işini geri almak için kovalamaca içine girerken gurur kırılıyor; Andi’nin problemleri evin sınırlarını aşıp komik ve utandırıcı hale geliyor; Cem “iyi çocuk” rolünü oynamaya çalışırken ikiyüzlülük tuzaklarına düşüyor; Erik ise sadakatin sınavında hem kendini hem Kim’i deniyor. Dostlukları bu kaotik süreçte sınanıyor; her başarı minik, her yara derin. Dizi acımasızca gösteriyor ki, “güçlü olmak” artık eskisi gibi silahla övünülecek bir şey değil—duygularla, kırılganlıkla yüzleşmek lazım.

The Love Never Sets dizisi, kampüs hayatı temalı bir BL (Boys’ Love) yapımıdır. Fakültede “Saint” lakaplı ideal öğrenci herkesin gözünde kusursuzdur, fakat ardında bastırılmış duyguların izleri taşır. Diğer yandan “Ice” adıyla bilinen asi genç, geçmişinde yaşadığı bir travma nedeniyle okuldan uzaklaşmış ve zor zamanlar geçirmiştir. The Love Never Sets hikâyesi, Ice’in geçmişiyle yüzleşmek üzere okula dönüşünü ve Saint ile yollarının yeniden kesişmesini anlatır. Ice, Saint’le birlikte yer alacağı bir film projesi ile karşısına çıkar; bu durum, aralarındaki eski kırgınlıkların yeniden alevlenmesine neden olur. Ancak çekim süreci, ikisi arasında beklenmedik bağların kurulmasına da imkân tanır.

Happiness Kore dizisi, yakın bir gelecekte geçer ve Next adlı deneysel bir ilacın neden olduğu Lytta Virüsü’nün (halk arasında “deli hastalığı”) şehir genelinde yayılmasıyla bir salgının eşiğinde olan Kore’de başlar. Bu virüs bulaşanlarda önce şiddetli susuzluk, sonra gözbebeklerinin beyazlaşması ve nihayetinde insan kanına karşı kontrolsüz bir istek doğması gibi belirtiler gösterir; virüs ilerledikçe enfekte olan kişi zombi benzeri bir hale dönüşür. Dizinin ana karakterlerinden Yoon Sae‑bom, özel operasyon biriminde çalışan güçlü ve becerikli bir polis memurudur. Bir daire kompleksine taşınmak için lise arkadaşı Jung Yi‑hyun ile sahte evlilik yapar. Yi‑hyun da salgını araştıran dedektiflerden biridir. Kompleksin dış dünyayla bağlantısı, salgın kontrol görevlisi Han Tae‑seok’un emriyle kesildiğinde, bina karantina altına alınır. Bu kapanma, ayrı sosyal sınıflardan insanların aynı mekânda hapsolmasıyla beraber hem virüs tehlikesini hem de yüzeyin altındaki insani çatışmaları, bencil davranışları, kaygıları ve dayanışma sınavlarını ortaya çıkarır. Karakterler arasında kurulan bağlar, sınıf farkları ve hayatta kalma mücadelesi diziyi gerilimli ve duygusal bir hale getirir.

Sahtekarlar, herkesin kendi gerçeğini gizlediği bir dünyayı sahneye taşıyan suç ve dram yüklü bir dizi. Baş karakter Ertan Aydın, babası Kadir’in yanında yetişmiş genç ve zeki bir avukattır. Bir gün, kendisine büyük bir dava yüklenen saygın iş insanı Hidayet Kutman’ın davasını çözmek için, hukuk kurallarını sorgulayan ve zor şartlar altında ailesine bakmak için çeşitli oyunlara başvuran Reyhan’ın yardımına başvurur. Ancak Reyhan’la başlayan bu iş birliği, geçmişten gelen sırları, çıkar çatışmalarını ve karakterlerin ne kadar ileri gidebileceği sorusunu da beraberinde getirir. Dizide adalet, aile bağları ve vicdan ekseninde “kim gerçekten sahtekar?” sorusu her bölüm biraz daha derinleşir.